Büyük bir haber ajansımızda çalışan bir muhabirin 23 ocak 2005 günü sağlıklı bir bebeğinin dünyaya gelmesi üzerine hazırladığı ama ajans tarafından yayına sokulmayan haber.
Sakat, Sorunlu Çocuk Doğumlarına Son
Merhaba sağlıklı dünya
İstanbul'u fethederek
çağ açan ilk Türk olma ünvanını alan Fatihten sonra Sağlık çağı da yine bir
Türk'le başlıyor.
Bir Türk her
anne ve baba adayının sağlıklı bir çocuğa sahip olabileceğini
önce matematikle, daha sonrada kanıta dayalı tıpla ispatladı.
Matematik ispatını anlattığı makaleye Tıp Fakültesinin ve Sağlık Bakanlığının
bilimsel ve etik değildir demesine rağmen yılmayan 4 çocuk babası Osman Yıldız
5. çocuğunun tüm
bilgilerini açıklayarak dünyaya gelmesini sağladı.
Matematik insan vücuduna uymaz dendiği için çaresiz kalan Yıldız konunun
araştırılması için ulaşabildiği her yerden yardım talep etmiş.
Yardım taleplerine hiç bir kurumun cevap vermediğini, ünvan kullanmadan müracaat
yaptığı içinde bir çok kişinin kendisini hakir gördüğünü anlatıyor.
1 mayıs 2003 te Kanıta dayalı tıp çerçevesinde başladığı araştırmasında bugüne
kadar 122 bebeğin dünyaya geldiğini anlatan yıldız,
tüm bebeklerin kendi
çocukları gibi sağlıklı olduğunu belirtiyor.
122 bebeğin aileleri içinde akraba evliliği ve daha önce sakat çocuğu olmuş olan
bir çok ailenin bulunduğunu belirten yıldız, tüm ailelerde sağlıklı bebeklerin
dünyaya gelmesini şöyle anlatıyor.
Babayı mimar anneyi ise inşaatın projesini yürütecek mühendise benzeten Yldız
mühendis en iyi projeyi seçince sonuç mükemmel oluyor diyor.
Sağlıklı Çocuk
Dünyaya Gelmesi Tıpla Alakalı Değil
Aynı örnekle bulduğu bilgilerin tıpla alakası olmadığını sonradan farkettiğini
anlatan yıldız, baba mimar, anne mühendis doktorlar ise sadece kontrolördür
diyor.
Ve hiç bir noktada kontrolörlerin proje başlangıcında olmadıkları için temel
oluşumdan haberdar olmaları mümkün değildir diyor.
Her baba adayının mühendis anneye seçmesi için milyarlarca proje ürettiğini
belirten yıldız, kontrolörlerin üretilen projeyi seçme yetkisinin mühendiste
olduğunu farkedemediklerini anlatıyor.
Bunuda çocuk sahibi
olmasında problem olmayan ailelerin doktorlara bilgi aktarmamasına bağlıyor.
Eşler arasında yaşananların dünyanın her yerinde mahrem kabul edildiğini
hatırlatan yıldız, bu nedenle çocuk sahibi olmasında problem olmayan aileler
üzerinde döllenme zamanıyla ilgili yapılmış hiç bir araştırmanın olmadığıyla
ispatladığını anlatıyor.
Buraya gelebilecek itirazlar için ise Dünya çapında araştırma yapan tıp
fakültelerinin hemen hemen hepsinin internet sayfaları olduğunu ve buralarda
böyle bir araştırmanın yapıldığına dair hiç bir bulgu bulamadığını anlatıyor.
İnsanlık
tarihinin insan nesli için en önemli buluşu
Buluşa giden yolu Yıldız şöyle anlatıyor
1994 yılında basında yer
alan bir haberden 2 kız babası olarak çok etkilendim. Haberde 2. çocuğu kız oldu
diye 4.5 yaşında ki kızını boğarak öldüren bir baba anlatılıyordu.
11 şubat 1995 te 3. kızım da dünyaya gelince neden benimde bir oğlum olmadı diye
düşündüm.
Daha sonra babannem ölüm döşeğinde iken beni tanımadı. Ama benim bir oğlumun
olmadığını söyleyince konu çok canımı sıktı.
İstatistik dersinde matematiğn kullanılarak kız ve erkek seçiminde tercih
yapmanın mümkün olduğunu soru olarak çözmüştük.
Önce bu bilgilerimi tazeledim. Ve konuyu araştırmaya başladım. O dönemlerde
yerel yayın yapan bir tv kanalım da olduğu için çok rahatlıkla bir çok bilgiye
ulaştım.
İsviçre, Fransa, ve ABD de cinsiyet seçimi ile ilgili olarak satışa sunulmuş
materyaller buldum. Konu üzerinde araştırmalarımla aslında doğal olarakta
cinsiyet seçiminin mümkün olduğunu gördüm.
1996 yılında tesadüflerle yeni yeni Ülkemizde gelişen bilgisayar sektörüne
girmiştim. Ve kısa süre sonra aslında bilgisayarın çok karmaşık görünmesine
rağmen basit bir alet olduğunu farkettim. Ve Ülkemizde sıfırdan tüm
yatırımlarını yaparak bilgisayar üretebileceğimi planladım.
Ekonomist olduğum içinde bir marka yaratmanın temel tekel unsurlar olmadan
mümkün olmadığının bilincindeydim. 1997 şubatında markama destek sağlamak
amacıyla bu projemi bilgisayar programı olarak yapmaya karar verdim. Ve Kartal
Devlet Hastanesine projemi anlattım. Onlarda bize bilgisayar laboratuarı
kurarsanız yardımcı oluruz dediler. Hemen harekete geçip hastenenin
bilgisayarlarını verdik. Ve programın yazılımı başladı. Programla en çok ilgilen
doktor Murat Api bey olmuştu.
Yazılımı geliştiren arkadaşımızla sürekli görüşerek yazılımın ilk versiyonunu
tamamladılar.
İsteyene Erkek İsteyene Kız
1 Eylül 1997 tarihinde
Dünyaya bir ilk olarak isteyene doğal olarak bebeğinin cinsiyetini seçebileceği,
bebek istemeyenlerin ise doğal korunma günlerini takip edebilecekleri yazılımı
tanıttık. Yazılım basında geniş şekilde yer aldı. Umduğumun çok çok üzerinde bir
taleple karşılaştık. (Haber hürriyette şöyle yer almıştı. http://arsiv.hurriyetim.com.tr/hur/turk/97/12/09/ekonomi/10eko.htm)
Biz tartışmaların olacağını bir çok çevrenin itiraz edeceğini tahmin ediyorduk.
Ama hiç itiraz eden olmadı. Hem bilgisayarlarla, hem internetten, hemde
isteyenler disket halinde programı dağıtmaya başladık. Ve benim bu süreçle
beraber araştırmam başladı.
Artık hiç tanımadığım ailelerle yatak odasında geçenleri konuşuyordum.
Konuştuklarımızı bir taraftan kendimle kıyaslıyordum. Bir taraftan da edindiğim
bilgilerle kıyaslıyordum. Yaklaşık bir yıl içinde şu anki bilgilerimin büyük
çoğunluğuna ulaştım. Ama doktorlarla görüşmelerimizde ve onlarla beraber
baktığımız literatür bilgileri ile benim derlediğim bilgiler pek uyuşmuyordu.
Tıpla ayrılık
başlıyor
Çok basit bir örnek verecek olursam programımızın benim kullandığım çoklu
versiyonu adet süresini 27 nin altında kabul etmiyordu. Bana gelen telefonlar da
ise büyük çoğunluk adet ortalaması 26 civarındaydı. İlk şaşkınlığımı burada
yaşadım. 1998 yılında yazılımcı arkadaşlar ve doktorla istatistikleri
değerlendirirken fark ettim ki halen daha konuyu görüştüğümüz doktorlar dahi
anlamamışlar.
Literatür kaynağında ki bilgiler her zaman doğru değildir.
Ve hep literatür
kaynağında ki bilgilerin mutlaka doğru olacağı tezinden hareket ediyorlar.
Hiç unutmam bir gün ovülasyon zamanında kadın orgazm olursa erkek çocuk olma
ihtimali daha yüksektir üzerinde tartışmıştık. Ve ben erkek çocuk olmasının
orgazmla alakası olamayacağını anlatamamıştım.
Sperm şekilleri Yumurtanın başında spermler
Hastane
programdan çekiliyor, Etik kurul programı yasaklıyor
Daha sonra hastene programa verdiği desteği geri çekti.
Bunu öğrenmek için hasteneye gittiğimde ise duyduklarım karşısında şok olmuştum.
Klinik şefi olan doktor açıkça sen bu projeyi benimle değilde alt kadromda ki
doktorlarla yürüttüğün için biz bu projeden çekildik anlamına gelen şeyler
anlatmıştı.
Ve eklemişti. Ben etik kurula müracaat ettim. Etik kurulda bu konuya yasak
koydu.
Kısaca yalnız kalmıştım. Eşim bir çocuk sahibi olmamızı kabul etmiyordu. Benim
görüştüğüm herkes ise bana bıyık altından gülüyordu.
Öyle ya kel derman bulursa önce kendi başına sürerdi. 3 kız babası olan ben bu
projeyi tek başıma yürütüyordum. Doktor değildim. Komik duruma düşmüştüm. Ama
programın kullanımı gittikçe yaygınlaşıyordu. Bana gelen bilgi birikimi
korkunçtu. Rüyamda görsem inanmayacağım bilgileri aileler dürüstçe benimle
paylaşıyorlar bir kızlarının veya bir oğullarının olması için benden yardım
istiyorlardı. Bilgisayarı olanlara programı kurdurup yapacaklarını anlatıyordum.
Ve mümkün olursa beni bilgilendirmelerini istiyordum. Bir çok aile program
bilgisayarlarında olmasına rağmen benimle olayı konuşarak sonuç almayı doğru
buluyordu.
Çünkü 3, 4, 5, 6, 7 hatta 8 kızı veya oğlu olan aileler bir çocuk riskine
girmekten korkuyorlar ve en azından benimle bilgilerini paylaşarak bir terslik
olursa beni suçlamak istiyorlardı.
Ve gerçek
araştırma başlıyor. Doğan her bebek doğar doğmaz yüzü koyun konunca kafasını
kaldırıp sağa sola çevirebiliyordu.
Benimse istesemde oluşturamayacağım müthiş bir araştırma alanım başlamıştı.
Tanımadığım isimlerini dahi bilmediğim insanlarla her adet döneminde konuşuyor
ve hangi gün ilişkiye gireceklerini kararlaştırıyorduk. Onlarda eğer bayan
hamile kalmazsa bir sonraki adet başlangıcında beni tekrar arıyorlar ve
kararlaştırdığımız günde hangi saatte ilişkiye girdiklerini bana
bildiriyorlardı. Çocuk doğduğunda telefon edenler dua edip teşekkür ediyorlardı.
Bebekle ilgili ise hep süper bebek diyorlardı. Bende tek bir şey soruyordum.
Daha önceden tembihlediğim gibi doğduktan hemen sonra yüzükoyun konduğunda bebek
kafasını kaldırıp çevirebiliyor muydu. Ve hep aynı cevabı alıyordum. Hem de
nasıl. Bu benim bebekle ilgili bilmeden başlattığım basit bir sağlık testi idi.
Bir beyin cerrahından bu testi öğrenmiştim. Ve vücut yapısı sorunsuz oluşan
bebeklerin böyle bir özelliği vardı.
Kadının Fendi Erkeği
Yendi
Hatta ünlü bir firmanın genel müdürüyle 3. evliliğini yapmış bir bayan
anlattıkları ile bana dünyada belkide hiç kimseye nasip olmayacak bilgiler
ulaştırmıştı. Bayanın 2 oğlu vardı. Ve 3. eşinden ne olursa olsun bir kızının
olmasını istiyordu. Eşinin ise 2 kızı vardı. Ve eşi bir oğlunun olmasını
istiyordu. Eşi doktorlardan destek alıyordu. İşi şansa bırakmamak içinde tüp
bebek olmasını istiyordu. O aralar ABD de yeni bir metod ortaya atılmıştı. Ve
spermler ayrıştırılıyordu. Bayan ise ne olursa olsun kızının olmasında
kararlıydı. bayan eşinin dediklerini yaptı. Ama başarısız olan spermleri
ayrıştıranlar oldu. Bu bayan eğer çıkarda oynadığımız oyunu anlatırsa dünya
tarihine kadının erkek karşısında ki gücünü bir kez daha ispatlamış olur.
Unutmadan Tabi ki biz başardık ve bayanın sapasağlam bir kızı oldu.
Erkek Adamın
oğlu mu olur
Müthiş bilgiler
öğrenmiştim.Her şeyden önce çok kızı olanların aile ilişkileri beni çok mutlu
etmişti. Çünkü toplumda oğlu olmayanlar için söylenen sözlerin yanlış olduğunu
görmek tam bir mutluluktu.
Ben işi gücü boş vermiş günde 10- 12 saat telefonla konuşuyordum. Beni görenler
telefonlar kulağına yapışacak dikkat et demeye başlamışlardı.
ben işimi iyi takip
etmediğim için firma allak bullak olmuştu. O dönemde nahoş bir çok gelişme
yaşadık.
Sonuçta ben bütün projelerimi askıya alıp sadece Yıldız Aile Planlanması
programını takip eder olmuştum. Sattığımız her yeni bilgisayar bana yeni bir
bilgi paylaşımı sağlıyordu. Ardından ben aileyi atkip etmeye başlıyordum.
1999 da takip ettiğim ailelerde hiç hata olmayınca bana müthiş güven gelmişti.
Dünyanın en önemli bilgilerine sahiptim. İsteyen herkese istediği çocuğa sahip
olmasını sağlayan bilgileri veriyordum. Onlarda azda olsa dönüp sonucu bildirip
teşekkür ediyorlardı.
Sonuçların verdiği güvenle hayalim olan yatırımları yapmak için sürekli ortaklık
görüşmeleri yapıyordum. Tam sonuçlanmak üzere olan bir görüşme arasında deprem
oldu.
Ben yine yalnız kalmıştım. Mecidiyeköy'e sadece programı satmak için yer
açmıştım. Depremle beraber işlerim yine sıkıntıya girdi. Bilgisayar fuarında
programı tanıttık. Basın yine ilgi gösterdi. Artık programın hem doktor hemde
eczane versiyonu hazırlanmıştı. Doğal korunmada da en az cinsiyet kadar
iddialıydık. Her ay istisnasız 15 günlük bir doğal korunma süresi veriyordu
program. Ama bana yine hep aynı soru geliyordu. Madem bu kadar başarılısın neden
senin bir oğlun yok.
Niye senin
oğlun yok
Ama eşim spiral taktırmıştı ve bir bebeğimizin daha olmasını kabul etmiyordu.
Almanya'da Cebit fuarını gezmeye eşimle gittik. Dönüşümüzde tamamen tesadüflerle
gelişen olaylar sonucu eşimle ayrıldık.
Benim gözüm programdan başka hiç birşeyi görmez olmuştu. Programla yatıp
programla kalkıyordum. Ama programın satışına ve cihazına yönelik bütün
girişimlerim boşa çıkıyordu. 2001 şubat krizinde 1 gecede tüm mal varlığımı
kaybettim. Tl alacağımız dolar borçlarımız vardı.
Var olan her şeyi sattık. Borçlarımızın büyük bölümünü ödedik.
Ve... 2001
şubat krizi
2001 ocağında evlenmeye karar verdiğimiz eşimle Antalya'da yazlık kiralamıştık.
1990 da başlayan çalışma hayatımda ilk kez Bayram tatili için tatile gitmeye
karar verdik.
Mecidiyeköy hariç tüm şubelerimizi zaten kapatmıştık. 3 Mart günü Isparta
civarındayken tatil günü olmasına rağmen son işyerimizinde hacizle
boşaltıldığını öğrendik.
Aynı şahıslar ayrıldığım eşimin ve çocuklarımın evinide boşaltmışlardı. 9 günlük
tatil boyunca düşündüm durdum. Ve İstanbul'a dönsemde insanlara pek bir şey
anlatamayacağıma karar verip Cumhurbaşkanımıza durumu anlatan bir mektup yazıp
cevap beklemeye başladık. Antalya 4. noterinin kiracısıydık. Ev eşyalıydı. Ama
bizim paramız yoktu. Çaresiz bekleyiş sonuç bulmayacaktı. Antalya bayimizle
beraber bir dükkan tutup nisan başında açtık.
Yıldız Bilgisayarın ismiyle kısa sürede satışta yapmaya başladık. Mayıs başında
önce Hürriyette, ertesi gün Sabah ve ıvır zıvır bir iki gazetede çıkan haberler
yıkıldık.
Beni 5 trilyon alıp kaçmakla suçluyorlardı. Halbuki biz çalışmaya başlamamış
olsam çoktan ekmeğe muhtaç hale gelmiş olacaktık.
Ben Cumhurbaşkanlığının olaya el koyacağını sanırken büyük bir darbe daha
yemiştim. Ve ogün karar verdim. Bir oğlum olana kadar sessiz kalıp oğlum dünyaya
geldikten sonra programın son testini bitirip işime öyle dönecektim.
Oğlumuzun olmasına karar verdik
Oğlumuzun hangi gün doğmasının doğru olacağını uzun uzun hesapladım. Eşimin adet
dönemine göre 1 Eylül 2002 de bir oğlumun dünyaya gelmesini sağlamamız mümkün
görünüyordu. 24 Kasım 2001 günü saat 23 civarında ilişkiye girdik.
Araştırmalarım ve bana verilen bilgilere göre 1 Eylül 2002 de bir oğlumuz
dünyaya gelecekti. Ben bu hesabı yaparken döllenme gününden itibaren 280. gün
oğlumuzun doğacağını sanıyordum. Binlerce çocuğun doğum haberini almama rağmen
hiç birinin kaç günde doğduğunu hesaplamamıştım.
Ve... doğum
süresi 260 gün
Sıkıntılı geçen
günlerden sonra 11 Ağustos 2002 günü oğlumuz dünyaya geldi. Planladığımızdan tam
20 gün önce dünyaya gelmişti. Üstelik doğum başladığı halde eşimin vücudu doğuma
hazır olmadığı için kordon dolanması sebebiyle acil sezaryenle oğlumuz dünyaya
geldi. Ebe oğlumu bana uzatırken süper çocuk demişti. Ben mutluydum. Tarih hariç
her şey yolundaydı. Bizim bebeğimizde yüzü koyun yere konduğunda kafasını
kaldırıp bakıyor ve sağa sola dönderiyordu. Süper bir duyguydu. Hem komik hemde
çok sevimli oluyordu.
Doğumdan 2 ay öncesinden başlayarak zaten programın reklamlarını yapmaya
başlamıştım. Programı 50 milyondan satacaktım. Ve reklamlarda programın 3 kız
babası olan mucidi Osman Yıldız'ın 1 Eylülde oğlu dünyaya gelecek diye anonsunu
yapıyordum.
Reklamlar ve 44 günlük bebek nezarette
Programla ilgili
çalışmalarımı hızlandırdım. Ebenin dediği gibi süper bir oğlum vardı. Kapalı
olan web sitemizi tekrar açtırdım. Mynetle konuşarak 2 ay sonra ödemesini yapmak
üzere reklam verdim. reklamlarla ilgili arayanlar ve programı satın almaya
başlayanlar olmuştu ki neye uğradığımı şaşırarak kendimi nezarette buldum.
Üstelik Yıldız Bilgisayarla uzaktan yakından ilgisi olmayan firmamızın işe yarar
her şeyi hacz edilmişti. Öyle bir tuzak hazırlanmıştı ki eşyaları bize ait
olmayan evimiz , işyerimiz hacz edilecek. Bizde karı koca 40 günlük bebeğe
bakılmaksızın nezarete atılacaktık. 5 trilyonu dolandırmış olarak anılan bizi
kimse dinlemezdi. Ama Rabbim tuzaktan bizi korudu. Eşim tutuklanmamış ve
dışarıda kalmıştı. Ben ne olduğunu bile bilmeden 4 gün nezarette yattım.
İstanbul'da tutuklanma kararım olan dosya bulunamamıştı.
4 gün nezarette kaldıktan sonra hakim karşısında iddianameyi görünce şok oldum.
Ve bütün olayların baştan aşağı tuzak olduğunu anladım.
Dağ Fareden Korkarsa
Ben serbet kaldım eşim tutuklandı. Çılgına dönmem için her şey yapılıyordu. 44
günlük oğlumda nezaretteydi. Ama hiç bir şey yapamadım. Ertesi gün eşimde
serbest kaldı. Ben olayları çözmüştüm. Ama ne fayda ki elde avuçta hiç bir şey
yoktu. Üstelik programı tanıtmak için reklam yapmış birde reklamlara
borçlanmıştım.
Bir müşterim borç para vermeyi kabul etti. Artık can güvenliğimizden korktuğum
için apar topar konuyu anlatan bir kitap yazdım. Yine o müşterimin arabasıyla
Ankara'ya gittim. Dilekçeler eşliğinde Cumhurbaşkanlığından başlayarak konuyu
inceleyebilecek tüm resmi kurumlara kitabı teslim ettim. Bir kaç gün sonra
Mit'ten bir kaç kişi geldi.
Bana bir sürü soru sordular. Ve kitaptaki bazı yazılarımın hiçte hoş olmadığını
söyleyip gittiler. Biz tamamen tükenmiştik.
Çözüm arıyordum. Dükkan kirasını veremiyorduk. Ev kirasını noter durumumuzu
bildiği için artırmamıştı. Ama onuda veremiyorduk. İş yapamaz hale gelmiştim.
Son bir çıkış internet üzerinden acaba bir şeyler yapabilirmiyim diye mailler
göndermeye başladım.
Bebek Titanı
Akşam gazetesinden Gül
Klerko adlı bayan aradı. Konunun haberini yapmak istiyoruz dedi.
Olur dedim. Aynı günlerde Akdeniz baskısında programın ilanları çıktığı için hiç
şüphelenmedim. Dahası Akşam gazetesinde bilgisayar çocuklarının babasının oğlu
dünyaya geldi diye bir haberde yayınlanmıştı. 26 Aralık günü telefonla uyandım.
Akşam gazetesi beni bebek titanı kurmakla suçlayıp 27 bin aileyi dolandırdığımı
manşetten yazmıştı.
Yıkılmıştım. Ekmeğe muhtaç hale gelmiş bana büyk bir darbe olmuştu. Küçük 100
milyon kiralı bir dükkana dükkanı taşımıştık. Evide yine aynı mahallede haberin
çıktığı gün taşıyacaktık. Ev sahibi haberi görünce evi vermekten vaz geçti.
Her şey allak bullak olmuştu. Son bir çırpınışla beni tanıyanlara ulaşarak bu
habere karşı bir haber yapılmasını istedim.
Şarlatan mı
Dahi mi?
Kanal 7 28 Aralık günü
karşı bir haber yaptı. O haberide Ahmet Hakan Çoşkun beni şarlatan mı, dahi mi
diye tanıttığı için öldürmüştü.
Çok çaresizdim. 4 çocukla resmen ortada kalmıştık. Bu arada doktoru aradım. Ve
doktordan İstanbul'da ki çalışmanın sonuçlarını açıklamasını istedim. Doktor red
etti. Ve bana sende uğraşma milletin çocuklarını sakat bırakacaksın şeklinde bir
cümle söyledi.
Ben nasıl olur öyle bir şey olsa her şeyden önce benim oğlumda olurdu dedim. Ve
bugüne kadar hiç sakat çocuk doğumuna rastlamadığımı ifade ettim.
inanmadı ve itiraz ederek mümkün değil dedi. Her 1500 bebekten birinde görünür
sakatlık her 10 bebekten birindede gizli sakatlık mutlaka olur gibi bir şeyler
anlattı.
Şimşekler
çaktı
Bende şimşekler çakmıştı. Çünkü hamile kalmadan önce yemin billah eden aileler
bebek doğduktan sonra benden kaçıyorlardı.
Ve ben bu olayı çözemiyordum. Neden insanlar bebeklerini gizlemeye
çalışıyorlardı. Bunu anlamam lazımdı.
Başladım bebekleri dünyaya gelen ailelerin datalarını taramaya. Telefonu
olanları aradım. Ve bir çok aileden hep aynı tepkiyi aldım.
Bizi Affet Nazar var
Çocuğumuz çok sıhhatli ve güzel. Nazardan korkuyoruz bizi affet diyorlardı.
Akraba olanları aradım. Herkes söz birliği etmişcesine nazardan korktuklarını
anlatıyorlardı. İnanamıyordum. Bizim program sadece cinsiyet seçmekle kalmayıp
çocukların sağlıklı olmasınıda sağlamış oluyordu. Ama nasıl olurdu. Program
sadece bilgi veriyordu. Hiç bir şey yapmıyordu.
Başladım konuyu araştırmaya. Bulabildiğim doktorlarla konuyu konuşurken bir
taraftan da böyle bir şey nasıl oluru anlamaya çalışıyordum.
Bulabildiğim kaynaklar, internet, doktorlardan bilgi almaya çalışıyordum. Ama
konuyu çözemiyordum.
Bir taraftan ekonomik olarak korkunç bir sıkıntı içerisindeydik. Yavan ekmek
bile almaya para bulamıyorduk. Çocuklar bazı günler münübüs parası bulamadığımız
için okula gidemiyorladı. Okullarının örnek öğrencileri sadece ekmekle
besleniyorlar bazı günler ise sırf münübüs parası olmadığı için okula
gidemiyorladı.
4 katlı bir villada oturan bir ailenin ekmek parası olmayacağına kimse
inanmazdı.
Bisikletle gitiğim servislerden aldığımız 3-5 kuruş aynı gün bitiyordu.
Yine bir müşteriye servise gitmiştim. Ondan rica ettim Akdeniz Üniversitesi Tıp
Fakültesine beni bir götür diye. Gittik.
25 Şubat 2003 günü Prof. Dr. Mine Üner hanımla 2 saate yakın konuyu konuştuk.
Mine hanımın bulduklarımı tasdik etmesi beni rahatlatmıştı. Aynı gün gece sabaha
kadar programın datalarını inceledim. Programın neden sakat çocuk doğumlarını
önlediğini bulmuştum. O gece Dünyanın bir çok sırrını çözdüm.
Sakat Çocuk
Doğumlarını engelleyecek bilgi dünyaya hediye
Ama bir tanesi çok
önemliydi. Sakat çocuk doğumlarının önlenmesi lazımdı.
Çünkü bir çocuğun sakat olması hem aile için, hem insanlık için yıkımdı.
Ve bu sorumlulukla uğruna çocuklarımın aç kalmasına sebep olduğum programı hiçe
sayarak bilgileri dünyaya hediye etmeye karar verdim.
Oturdum önce matematik ispatını bitirdim. Ve formülü çıkardım.
Fomül çok ilginçti.
Yıldız Fomülü
G= AO-365/24 Formülde sabit olarak verdiğim rakamlar tanıdık rakamlardı.
Hem formülü hem olayın önemini anlatan yazımı yazdım.
Hemen Akdeniz Tıp Fakültesine ve Antalya Devlet Hastanesine faksladım.
Ve 27 şubat günü azda olsa bana inanan bir kaç kişiden borç para alarak
İstanbul'a geldim.
Amacım programda emeği geçen doktorları bulmak ve onlara bu bilgileri anlatıp
onlarla beraber dünyaya duyurmaktı.
Çağ açacak buluşu Doktorlar kabul etmiyorlar
Doktorların 2 side
benimle görüşmeyi red etti.
Telefonda olayı anlamadıklarını düşünerek birinin muayenehanesine gittim.
Doktor beni azarladı. Hastaneden benim yüzümden ayrıldığını benim se ona sahip
çıkmadığımı anlatıyordu. Ve bende kaldığını söylediği kitabı istiyordu.
İnanamıyordum.
Ben onlara Dünyanın en önemli bilgilerini paylaşmak için teklif yapıyordum.
Onlar ise beni dinlemek yerine hikaye anlatıyorlardı.
Bu arada eşim aradı. Antalya devlet hastenesi doktoru olduğunu söyleyen birisi
acele benimle görüşmek istiyormuş.
ABD Acil Bilgi İstiyor
Ve mümkünse hiç kimseyle konuyu görüşmesin. ABD deki üniversitenin konuyla
ilgili acil bilgi istediğini belirtiyormuş. Ben telefonda görüşelim dedikçe
eşime hayır mutlaka gelsin yüz yüze görüşmemiz lazım diyormuş.
O gece tekrar Antalya'ya geri döndüm.
28 veya 29 şubat günüydü. Şahin Günaydın aradı.
Muayehanesini tarif etti.
Gittim.
Elinde benim hasteneye gönderdiğim fax olduğu halde konuyla ilgili yaptıklarını
anlattı.
Metni ingilizceye çevirip ABD'ye faxlamış.
Benden acil olarak öğrenmek istedikleri hesaplama metodunda ki karışıklıkmış.
Olayı anlattım. Hemen orada formülü kısalttım.
SCS(Sakat Çocuk Saati)= AOs-365
AOs(Adet ortalaması saat olarak)
Cimri ABD den 3000 dolar
Bana olayın ciddiyetini
anlattı. Bana verilmek üzere hesabına 3000 dolar para gönderildiğini ve eğer
kabul edersem hemen parayı bana vereceğini belirtti.
Resmi olarak bana yazı yazsınlar işbirliğini kabul ederim dedim.
Olmaz dedi. Neden dedim.
Onlar bir kişiye resmi yazı yazamazmışlar.
Öyleyse olmaz dedim.
Bana adıma kürsü kurulacağını beni müthiş bir hayatın beklediğini falan filan
anlattı.
Hayır dedim. Programı istedi. İnternette var diyip adresi verdim.
İşbirliğini kabul etmesemde bu bilgileri 5 yıl açıklamazsam benim her tür maddi
ihtiyacımı karşılayacaklarını söyledi. Neden dedim.
Onlar araştrıma yaptıkları konunun 5 yıllık süreci dolmadan hiç bir şey
açıklamazlar. Sen açıklarsan araştırmayı bırakabilirler dedi.
Bilmem dedim. İster araştırsınlar ister araştırmasınlar.
Ben zaten bu aratırmayı yaptıracağım. dedim.
Bana Sen bu araştırmayı hiç bir şekilde yaptıramazsın dedi.
Bakalım dedim. Vedalaştık ayrıldım.
Ondan sonrada inanılması güç bir mücadeleyle ben bu araştırmayı sonuçlandırdım.
Ama sadece ben diyorum çünkü Ülkem'de bu araştırmaya destek almak için müracaat
etmediğim kurum ve kuruluş kalmadı.
Bir taraftan ekonomik çıkmazımla uğraşıyordum. Bir taraftan da araştırmamı yapıyordum. Bu arada eşimin gimada tesadüfen doldurduğu bir kredi kartı formundan dolayı bir kredi kartı gelmişti. 900 milyon limiti vardı. İnanılmaz bir destekti bizim için. Hemen kolları sıvadım. İstanbuldan beni tanıyan ve programı bilen bir firmaya programın pazarlamasını ortak yapalım dedim. Bende araştırmamı yapacaktım.
Pazarlama Başlıyor
Firmada ekip
kuruldu. Pazarlama faaliyeti başladı. Antalya'da fena gitmiyordu. Ama benim
istediğim türde aileler yoktu. Çocuğu olmayan ailelerden müşteri geliyordu.
Onlarında sorunu olmayanlar aynı ay içinde hamile kalıyorlardı. Bana daha bilgi
gelmiyordu. Antalyadan yayın yapan EYTV deki fiesta isimli canlı yayın
programına 2 sefer katıldım. Bana yardım etmeye can atan bir dostumun notbuğunu
yayına katılmaya karşılık vermiştim. Ama bir türlü istediğim ilgiyi
yakalayamıyordum.
Bu arada Antalya'da ki firmanın sahibinin akrabası da Konya'da programı
pazarlamaya başlamıştı. Programın fiyatı ise önce 160 milyona sonra 250 milyona
Konya'nın isteği ilede 500 milyona çıkmıştı. Bense sinirlenmiştim. İnsanlar
almazlarsa 5 milyara da çıkarırım. Diyordum. Kızıyordum. Binlerce kullanıcısı
olan hep mükemmel sonuçlar alınmış programı pazarlamakta zorlanıyorduk.
Olmadı, Olamadı
Artık bir evimizde de kalmıyor
Notere 6 ay kira
verememiştim. Ve noterin talebiyle 10 haziranda çocukların okulu kapanır
kapanmaz evi boşaltacağıma icra taahhütü vermiştim. En büyük kızım LGS
sınavlarına girecekti. Çocukların okulunda iş yaptığım kişinin kızının sedanur
niye okula gelmedi sorusuna verdiği
Öğretmenim onların paraları yok bu nedenle okula gelemiyor lafıyla tüm okula
bizim sıkıntımız yayılmıştı. O güne kadar açta gezsek dışarıdan kimsenin haberi
olmamıştı. Ama 10 yaşındaki bir çocuk çocuklarımın grururunu yok etmişti. Artık
ağlıyordum. Çaresiz kalmıştık. 10 haziran günü o güne kadar edindiğimiz 3-5
parça eşyayı sattık. İstanbul'a dönecektik. Ve ben çalışacaktım. Önce karnımızı
doyuracaktık. Sonra mücadeleme devam edecektim.
Bir tek haram
lokma yemedim. Çocuklarıma yedirmedim.
Bir tek haram lokma yemeyen ve çocuklarıma yedirmeyen ben artık para kazanamaz
duruma gelmiştim. Rabbime sığındım. Ve herkese ilan ederek kızımın gireceği
sınavı hayat notu olarak kabul edeceğimi duyurdum. 40 metrekare bir dükkanda 4
çocukla kalıyorduk. Yazın sıcağında bebeğimizin sütünü koyacak bir buzdolabı
dahi yoktu. Tuvaletin musluğundan alınan suyla eğer pişerse çorba pişiyor,
bulaşık yıkanıyordu. Kızım 80 ila 100 soru arasında doğru yaparsa ne olursa
olsun bir tek haram lokma yemeden, çocuklarıma yedirmeden mücadeleme devam
edecektim: 50 ila 80 arasında doğru cevap verirse İstanbula dönecek ve çok hızlı
bir şekilde elimdeki trilkyonluk senetleri kullanıp ekonomik olarak
rahatlayacaktım. 50'nin altında doğru olursa İstanbul'a bile gelmeden toplumun
istediği kişi olacaktım. Çünkü haram yemeyi kabul edecek olsam imkanlarımın
sınırsızdı.
91 doğru
Ben hariç kızım dahil hiç kimsenin inanmadığı bir noktada mucize gerçekleşti.
Ben hayat notumda başarılıydım. Kızımın 91 doğrusu olmuştu. Doğru yapmıştım.
haram lokma yemeyip yedirmemekle mükemmel çocuklara sahip olmuştum. Çaresiz
rabbime verdiğim sözü tutacaktım. Çocukları tatile annelerinin yanına gönderdik.
Bir bebek eşim ve ben artık daha az masrafla mücadele edebilirdik. Masraflar
azalınca boş vaktim arttı. Artık hergün daha 1 yaşında olan oğlumu alıp
Antalya'da araştırmama destek arıyorduk. Antalya'da köy derneklerinden tutunda
en yetkili kurumlara kadar dilekçe yağdırıyordum. Ve gittiğim her yerde konuyu
anlatıyordum. Konya'daki pazarlama faaliyeti ses getirmeye başlamıştı. Hem
program satılıyordu. Hemde basında konu yer buluyordu.
İHA Haber Yapıyor
İha'dan bir muhabirle geceleri sabaha kadar konuyu tartşıyorduk. 18 Ağustosta
benim bütün karşı çıkmama rağmen en az % 50 sine ifadesini kullan dememe rağmen
"Sakat Çocuk Doğumlarına Yıldız Formülü yöntemiyle son" başlığı ile bir haberi
yayına soktu. Haber yayına girdikten 15 dakika sonra sobig-f virüsü interneti
bloklamıştı. İnternet felç olmuştu. Ve çok ama çok önemli olmasına rağmen haber
basında yer almamaıştı. İnanamıyordum. İha haberi özel dosyalar başlığına
almıştı. Burada güncel başlığı altında heber duruyordu. Dünyanın en önemli
bilgileri büyük bir haber ajansının görsel arşivinde yer alıyordu ama basın ilgi
göstermiyordu.
A'dan Z'ye
ATV'de yayınlanan A'dan Z'ye programına katılacaktım. 18 Eylül günü İstanbul'a
gittim. Programda her şeyi anlatacaktım. Ama olmadı. Gece otelde yatmama rağmen
polis beni Atv binasının kapısında kameraların görüntüleyeceği şekilde göz
altına almayı tercih etmişti. Ertesi gün serbest kaldım. Bir sonraki hafta
A'dan Z'ye programı için tekrar İstanbul'a geldim. Programda beni
konuşturmadılar. Programa katılanlar beni dinlemeden idama mahkum etmişlerdi.
Ben nasıl biri idiysem hiç bir şey anlamamıştım. Ama olsundu. Ben insanlara
çağrı yapmıştım. Nasıl olsa anne adayları konuyu araştırırlardı.
Olmadı. Çok az kişi konuyla ilgilendi. Benim gözaltına alınmamı halk konuyla
ilgili sanmıştı. Ama konuyla ilgili benim suç unsuru olabilecek bir tek eylemim
yoktu.
Ve İstanbul'a dönüş.
Hayatımda kalan tek dostum beni destekleyeceğini söylüyordu. 15
Aralık günü eşimi ve bebeğimizi bir dostumuzun evine yerleştirerek İstanbul'a
döndüm. Bir taraftan iş ararken bir taraftanda eski müşterilerimle görüşüyordum.
Ama basında yayınlanan yalan haberleri herkes duymuştu. Kimse bana inanmazdı.
Bunu kısa sürede anladım. Anlatsamda boş uğraşı olacaktı. Samatya'da hurda da
olsa eşyalı bir ev buldum. 26 aralıkta eşim ve oğlum da geldiler.
Dostumun desteği ile bir dükkan kiraladık. Bu arada Ben İstanbul'da Valiliğe
dilekçe vermiştim. Onu takip ederken Sağlık Müdür Yardımcısı Handan Rodoplu
hanımla telefonla görüştük. Ve bana Kanıta dayalı tıpla ispatlamadıktan sonra
anlattıklarmın işe yaramayacağını anlattı. Eşimle konuştuk. Sıkıntıdada olsak en
az bir bebek daha yapmamız lazımdı. Bizim bir bebeğimiz daha doğmadan bu
bilgilerin doğruluğuna hiç kimse inanmayacaktı.
14 Ocak
Görüştüğüm herkese ve
siteme yazdım.
20 Ocak günü saat dokuzda eşimle ilişkiye gireceğiz. Ve bunun sonucu eşim hamile
kalacak. 260 gün sonra 7 ekim günü sağlıklı bir oğlumuz dünyaya gelecek.
Duyurularımızı yaptım. Eşim hamile kaldı. Mart sonlarında bir bir hırdavat
firmasıyla anlaştım. Ve danışmanlık yapmaya başladım. Bir taraftan konuyu takip
ediyordum. Bir taraftanda işimi yapıyordum. Artık hemen hemen hergün bir doğum
haberi almaya başlamıştım.Havalarda uçuyordum. 7 Ekim günü sonuçları
açıklayacaktım. Bu arada forumlarda yazı yazı yordum. İnanılmaz bir
duyarsızlıkla karşılaşıyordum. İnsanlar ücretsiz bir şeyin doğru olabileceğine
inanmıyorlardı.
Hatta bizim bebeğimizin 7 ekimde dünyaya geleceğini yazdığım yerlerde insanlar
sen görürsün babında yazılar yazıyorlardı.
6 Ekim
Bebeğimiz dünyaya geldi. Tüm bebekler gibi oda mükemmeldi. Daha doğar doğmaz
kafasını kaldırıp sağa sola çeviriyordu. Ve çok sağlıklı görünüyordu. Ben artık
insanlar gözlerine inanır diye beklerken bebeğin fotoğraflarını yayınladığım
yerlerde herkes sessiz kaldı. Kimse tepki vermiyordu. Bense açıklayacağımı ilan
ettiğim raporu geçiktirerek halkın konuya sahip çıkmasıyla konunun gündeme
gelmesini bekliyordum. Ama olamadı. Tüm arzularıma rağmen ben konuyu açıklamadan
insanlar kendi akıllarını kullanarak konunun önemini çözemediler.
Mutlu Son
Bu günden sonra olaylar nasıl gelişir onu bilemem. Ama
Mimar baba, Mühendis anne aklını kullanırsa mükemmel bir bebeğe sahip olur.
Animasyonlarla konuyu görmek için tıklayınız.